Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek Milliyet.com.tr – Uzakları yakın etmek derken kastedilen, aslında uzakta bulunan bir şeyi yakına getirmek değildir. Belki de sevdiğiniz birinin sesini duymak, mesafeleri unutturup uzakları yakın edebilir. Tabii bunun için önce telefonun icadı, sonra yaygınlaşması ve sonunda iletişimin başarıyla sürdürülmesi gerekiyordu. 1900’lerin başında tüm bunlar olması gerektiği gibi giderken düzelmesi gereken önemli ve 11 bin tonluk bir sorun vardı. Yani telefon icat edilmiş, her gün yüzlerce kişi uzakları yakın etmek istiyordu ama tüm bu işlerin yürütüldüğü telefon santral binasının taşınması için kısa zamanda çok yol alınması gerekiyordu. O dönemlerde aranan ‘hız’ tıpkı telefonla aranan kişiye ulaşılan süre gibi, bugüne oranla son derece yavaştı. Çünkü telefonun icat edildiği ilk zamanlardan yakın geçmişte cep telefonu herkese ulaşana kadar, insanlar birbirlerini doğrudan arayamıyordu. Çağrılarını abonelerin kablolarına bağlı merkezi bir santralde manuel olarak iletmek için bir aracıya ya da bir telefon operatörüne ihtiyaç duyuyorlardı. Ancak o santralde işlerin bir an bile durması ulusal ve uluslararası iletişimin kopması demekti. Bunu yapmadan binadaki sistemlerin taşınması imkânsız olduğundan akla gelen tek bir fikir vardı. Binayı içindeki sistem ve insanlar çalışırken temelinden söküp taşımak!
Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek Milliyet.com.tr – Uzakları yakın etmek derken kastedilen, aslında uzakta bulunan bir şeyi yakına getirmek değildir. Belki de sevdiğiniz birinin sesini duymak, mesafeleri unutturup uzakları yakın edebilir. Tabii bunun için önce telefonun icadı, sonra yaygınlaşması ve sonunda iletişimin başarıyla sürdürülmesi gerekiyordu. 1900’lerin başında tüm bunlar olması gerektiği gibi giderken düzelmesi gereken önemli ve 11 bin tonluk bir sorun vardı. Yani telefon icat edilmiş, her gün yüzlerce kişi uzakları yakın etmek istiyordu ama tüm bu işlerin yürütüldüğü telefon santral binasının taşınması için kısa zamanda çok yol alınması gerekiyordu. O dönemlerde aranan ‘hız’ tıpkı telefonla aranan kişiye ulaşılan süre gibi, bugüne oranla son derece yavaştı. Çünkü telefonun icat edildiği ilk zamanlardan yakın geçmişte cep telefonu herkese ulaşana kadar, insanlar birbirlerini doğrudan arayamıyordu. Çağrılarını abonelerin kablolarına bağlı merkezi bir santralde manuel olarak iletmek için bir aracıya ya da bir telefon operatörüne ihtiyaç duyuyorlardı. Ancak o santralde işlerin bir an bile durması ulusal ve uluslararası iletişimin kopması demekti. Bunu yapmadan binadaki sistemlerin taşınması imkânsız olduğundan akla gelen tek bir fikir vardı. Binayı içindeki sistem ve insanlar çalışırken temelinden söküp taşımak!
Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek Milliyet.com.tr – Uzakları yakın etmek derken kastedilen, aslında uzakta bulunan bir şeyi yakına getirmek değildir. Belki de sevdiğiniz birinin sesini duymak, mesafeleri unutturup uzakları yakın edebilir. Tabii bunun için önce telefonun icadı, sonra yaygınlaşması ve sonunda iletişimin başarıyla sürdürülmesi gerekiyordu. 1900’lerin başında tüm bunlar olması gerektiği gibi giderken düzelmesi gereken önemli ve 11 bin tonluk bir sorun vardı. Yani telefon icat edilmiş, her gün yüzlerce kişi uzakları yakın etmek istiyordu ama tüm bu işlerin yürütüldüğü telefon santral binasının taşınması için kısa zamanda çok yol alınması gerekiyordu. O dönemlerde aranan ‘hız’ tıpkı telefonla aranan kişiye ulaşılan süre gibi, bugüne oranla son derece yavaştı. Çünkü telefonun icat edildiği ilk zamanlardan yakın geçmişte cep telefonu herkese ulaşana kadar, insanlar birbirlerini doğrudan arayamıyordu. Çağrılarını abonelerin kablolarına bağlı merkezi bir santralde manuel olarak iletmek için bir aracıya ya da bir telefon operatörüne ihtiyaç duyuyorlardı. Ancak o santralde işlerin bir an bile durması ulusal ve uluslararası iletişimin kopması demekti. Bunu yapmadan binadaki sistemlerin taşınması imkânsız olduğundan akla gelen tek bir fikir vardı. Binayı içindeki sistem ve insanlar çalışırken temelinden söküp taşımak!
Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek Milliyet.com.tr – Uzakları yakın etmek derken kastedilen, aslında uzakta bulunan bir şeyi yakına getirmek değildir. Belki de sevdiğiniz birinin sesini duymak, mesafeleri unutturup uzakları yakın edebilir. Tabii bunun için önce telefonun icadı, sonra yaygınlaşması ve sonunda iletişimin başarıyla sürdürülmesi gerekiyordu. 1900’lerin başında tüm bunlar olması gerektiği gibi giderken düzelmesi gereken önemli ve 11 bin tonluk bir sorun vardı. Yani telefon icat edilmiş, her gün yüzlerce kişi uzakları yakın etmek istiyordu ama tüm bu işlerin yürütüldüğü telefon santral binasının taşınması için kısa zamanda çok yol alınması gerekiyordu. O dönemlerde aranan ‘hız’ tıpkı telefonla aranan kişiye ulaşılan süre gibi, bugüne oranla son derece yavaştı. Çünkü telefonun icat edildiği ilk zamanlardan yakın geçmişte cep telefonu herkese ulaşana kadar, insanlar birbirlerini doğrudan arayamıyordu. Çağrılarını abonelerin kablolarına bağlı merkezi bir santralde manuel olarak iletmek için bir aracıya ya da bir telefon operatörüne ihtiyaç duyuyorlardı. Ancak o santralde işlerin bir an bile durması ulusal ve uluslararası iletişimin kopması demekti. Bunu yapmadan binadaki sistemlerin taşınması imkânsız olduğundan akla gelen tek bir fikir vardı. Binayı içindeki sistem ve insanlar çalışırken temelinden söküp taşımak!
Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek Milliyet.com.tr – Uzakları yakın etmek derken kastedilen, aslında uzakta bulunan bir şeyi yakına getirmek değildir. Belki de sevdiğiniz birinin sesini duymak, mesafeleri unutturup uzakları yakın edebilir. Tabii bunun için önce telefonun icadı, sonra yaygınlaşması ve sonunda iletişimin başarıyla sürdürülmesi gerekiyordu. 1900’lerin başında tüm bunlar olması gerektiği gibi giderken düzelmesi gereken önemli ve 11 bin tonluk bir sorun vardı. Yani telefon icat edilmiş, her gün yüzlerce kişi uzakları yakın etmek istiyordu ama tüm bu işlerin yürütüldüğü telefon santral binasının taşınması için kısa zamanda çok yol alınması gerekiyordu. O dönemlerde aranan ‘hız’ tıpkı telefonla aranan kişiye ulaşılan süre gibi, bugüne oranla son derece yavaştı. Çünkü telefonun icat edildiği ilk zamanlardan yakın geçmişte cep telefonu herkese ulaşana kadar, insanlar birbirlerini doğrudan arayamıyordu. Çağrılarını abonelerin kablolarına bağlı merkezi bir santralde manuel olarak iletmek için bir aracıya ya da bir telefon operatörüne ihtiyaç duyuyorlardı. Ancak o santralde işlerin bir an bile durması ulusal ve uluslararası iletişimin kopması demekti. Bunu yapmadan binadaki sistemlerin taşınması imkânsız olduğundan akla gelen tek bir fikir vardı. Binayı içindeki sistem ve insanlar çalışırken temelinden söküp taşımak!